Küçük metinler halinde coşarken şiir soluklu sevdam büyük savaşların kanlı yıkımları kaldı meydanlarda...
Sınırları mayın döşeli coğrafyamıngittikçe daralan çemberinde örselendiyorgun adımlarım..
Şimdi sazın tellerinde kendini asan acılara sahip dilimdeki türküler...
"Bana kendini anlatma!... Gülüşün (s)aklayamaz yan(ıl)gınların yakıcılığını"
Gecenin ayışığı vurmuş ihanetinin yüzüne Ne yana yürüsem yalınayak eylem adımlarıyla Kayıp ilanı asılı duvarlar barikat kuruyor yürüyüşlerime fail-i meçhul (k)ayıpların hükümsüz kalmış dosyaları…kursağımda soğuk cesetler taşıyorum…
Oysa Senin için söylerdim; Tutsaklığımın o lirik o yokuşlar çıkan ezgisini. kıskançlık çizerdim duvarlarıma yokluğunda…
Şimdi kanatları çekilmiş güvercinlerin uçamayışlarını bölüşüyorum taş bahçemde… saçlarımda beyaza dönmüş kızıllıklar savruluyor soğuk rüzgarlarda… “Bakma öyle yüzüme !...Savurdun işte yeditepeden aşağı düşlerimi…”
yüzüme çarpan mezar taşlarıyla uyanıyorum sabah… Göğüs kafesimde çoğalıyor bir ölünün yalnızlıkları… Sanık sandalyesine oturtulmuş düşlerimin öfkeli telaşında yine yangın yeri satırlarım
Bıçağın kemiğime dayandığı kuşatılmış gecelerimin hüzün vardiyalarında kaybettim gülüşlerimi... Kalın duvarlarla ayırdım hayatımı her şeyden... Artık eski bir tren yolculuğudur gözlerimgarların grisinde… yalnız... Hangi sevincin boynuna sarılsam kısa kaldı kollarım (s)arınmalara...
“Namluya sürülü son hecemi de tetikliyorum boşluğa…”
Kaç ağlamak gömdüm ihanet kızılı şafaklara kimse bilmez.. Acıyı ilk senin gözlerinde görmedim ki !... Dizlerimin üstünde savaştı hep uslanmaz direnişim.. Yenilgilerimi kendi zaferi sayanlarla eşdeğer mi yüreğim ? Ben kontra mevsiminde voltaladım Diyarbekir’in dar sokaklarını…
Takarrof mermisiyle ensesinden vurulmuş Fail_i meçhul acılar taşıyorum sol yanımda… Ölümlerden öfke biriktirdim isyanıma… Bu yüzden avazım çıktığı kadar bağırıyorum tiz sesimle; Ensesinden vurulmuş zaferler yıldıramaz insanca sevgimi… İlla ki göğsünden vurulacak… İlla ki göğsünden…
“Git artık !... Gözlerin de onaramaz kırılgan öfkemi"